"Yaşam seçeneklerden ibarettir. Gereksiz ayrıntıları bir kenara bıraktığında her durumun bir seçenek olduğunu görürsün. Olaylara nasıl tepki vereceğini sen seçersin.
“.......Rampana, yaşadığı köyde herkesin imrendiği biriydi. Her zaman neşeliydi ve çevresine hep olumlu şeyler söylerdi. Birisi ona nasıl olduğunu sorduğunda: “Şahane... Daha iyi olamazdım” diye yanıtlardı. Adeta doğal bir motivatördü. Eğer köylülerden
birinin başına kötü bir şey gelmişse Rampana ona, durumun olumlu taraflarına bakmasını söylerdi. Rampana ’nın bu tarzı beni çok meraklandırdı, ve bir gün Rampana'ya gidip sordum; “Anlamıyorum!” dedim şaşkın şaşkın “Her zaman nasıl bu kadar olumlu biri olabiliyorsun, etrafına neşe saçabiliyorsun? Bunu nasıl yapıyorsun?”.
“Her sabah yataktan kalktığımda” diye başladı söze Rampana “kendime diyorum ki: ‘Bu gün iki seçeneğin var, Rampana: ya iyi bir ruh halinde olacaksın ya da kötü bir ruh halinde, seçimini yap. ’ Ben de iyi bir ruh halinde olmayı yeğliyorum. Kötü bir şey olduğunda, ya kendimi kurban olarak görebilirim ya da bu durumdan bir şey öğrenebilirim. Ben de bir şey öğrenmeyi tercih ediyorum. Ne zaman birisi bana derdini anlatsa, onu sadece dinleyebilir, ya da hayatın olumlu taraflarını gösterebilirim. Ben de ikincisini tercih ediyorum.”
Hemen itiraz ettim: “Hayır bu kadar da basit değil”. “Evet” dedi, “bu kadar basit” ve devam etti: “Yaşam seçeneklerden ibarettir. Gereksiz ayrıntıları bir kenara bıraktığında her durumun bir seçenek olduğunu görürsün. Olaylara nasıl tepki vereceğini sen seçersin. İnsanların senin ruh halini nasıl etkileyeceğini kendin seçersin. Nasıl bir ruh halı içinde olacağını kendin seçersin. Hayatını nasıl yaşayacağın da senin seçimine bağlıdır.”
Rampana ’nın söyledikleri üzerinde uzun uzun düşündüm ama bir türlü kendi içime bu düşünceyi tam olarak yerleştiremedim ama çaba gösterdim doğrusu.
Bir süre sonra ailemle birlikte uzak bir köye çalışmaya gittik. Köyden ve Rampana ’dan ayrıldım. Hayat hakkında bir seçim yapacağım sırada sık sık onu ve hayata bakış şeklini düşündüm.
Bir kaç yıl sonra, Rampana ’nın ciddi kaza geçirdiğini duydum. Köyümüzde ağaç fazla olmadığından kışlık yakacak için yüksek dağların, uçurumların olduğu yerlere çıkmışlar. Yanlarındaki katır uçurumdan yuvarlanmasın diye uğraşırken kendisi aşağı düşmüş. Herkes olmuş olacağını düşünmüş ama onu almaya gittiklerinde yaşadığını görmüşler. Uzun süre baygın kalmış. Onu hemen doktor rahiplerin olduğu manastıra götürmüşler ve uzun süre orada kalmış. Söylediklerine göre vücudunda kırılmadık kemik kalmamış.
Rampana ’nin geçirdiği bu kazadan bir yıl sonra onu gördüm. Kendini nasıl hissettiğini sorduğumda, “şahane” dedi yine gülümseyerek “daha iyi olamazdım, yara izlerimi görmek ister mıydın?” diye şakayla karışık elini yaralarının olduğu bölgeye tuttu. Teklifini reddettim, ama uçurumun dibine düştüğünde beyninden neler geçtiğini kendisine
sordum. Rampana yanıtladı “İlk aklıma gelen şey yeni doğacak kızımın sağlığı oldu. Yerde yatarken iki seçeneğim olduğunu düşündüm. Ya yaşayacaktım, ya da ölecek. Ben yaşamayı tercih ettim”. Atıldım hemen. “Korkmadın mi? Bilincini kaybetmedin mi?” diye
sordum. Rampana devam etti: “Beni uçurumdan kurtarmaya gelenler manastıra gidinceye kadar bana sürekli düzeleceğimi söylediler. Fakat manastıra getirildiğimde, halimi gören rahiplerin ve doktor lamaların yüzlerindeki ifadeyi görünce gerçekten korktum. Gözleri adeta benim öldüğümü haykırıyordu. O anda bir şeyler yapmam gerektiğini anladım.” “Ne yaptın?” diye sordum şaşkın bir merakla. Rampana konuşmasını sürdürdü: “iri cüsseli bir lama zihnimi uyanık tutmamı sağlamak için sürekli sorular soruyordu. Bir ara nelerin beni rahatsız ettiğini sordu. “Gördüğünüz gibi yerçekimi beni acayip rahatsız ediyor” diye bağırdım. Gülüşmeleri üzerine onlara dedim ki; ben yaşamayı seçiyorum. Beni ölü biri gibi değil canlı birisi gibi tedavi edin! Lamalar rahatlamış adeta daha da güçlenmişlerdi”.
Rampana hem doktor lamaların yeteneği, hem de inanılmaz olumlu tavrı sayesinde yaşamayı başardı. Her gün hayatı dolu dolu yaşamak için seçme hakkımız olduğunu ondan öğrendim. Yaşama olan tavır ve bakış açımız her şeydir. Çok acı çekmiş ama gelişmiş bir ruha sahip bir batılı peygamber ve güçlü bir öğretmenin de dediği gibi “yarın için üzülmeyin, bırakın yarın kendisi için üzülsün. Her geçen günün kendine yetecek
kadar derdi zaten vardır” ve ben diyorum ki “zaten bugün dediğimiz, dün kaygılandığınız yarın değil mi?..”
